İmamoğlu eylemleri: Polis şiddetine karşı hukuk mücadelesi
28 Mart 2025İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'na destek için başlayan toplumsal gösteriler ve eylemcilere yönelik gözaltılar sırasında ortaya çıkan görüntüler polis şiddetinin boyutlarını ortaya koydu. İnsan Hakları Derneği'ne (İHD) göre 19-26 Mart arasında en az 1879 kişi gözaltına alındı, 260 kişi tutuklandı.
Polisin 23 Mart'taki sert müdahalesini görüntüleyen 7 gazeteci 24 Mart sabahı gözaltına alınıp 25 Mart'ta tutuklandı, itiraz üzerine 27 Mart'ta tahliye edildi. CHP, İmamoğlu'na destek için Saraçhane'deki İBB binası önünde başlattığı mitingleri 25 Mart'ta sona erdirmişti.
Saraçhane'de 24 Mart akşamı gerçekleştirilen miting sonrası ise polis alana henüz miting programı bitmeden ve katılımcılar dağılmadan müdahale etmiş, kitleyi dağıtmak için biber gazının yanı sıra paintball tüfekleri kullanılmıştı. Bir hafta boyunca süren eylemler sırasında polisin biber gazı ve paintball kapsüllerinin yanı sıra kaba dayakla gösterilere müdahale ettiği de kameralara yansımıştı.
EGM: Bu aşağılık bir yalandır
Emniyet Genel Müdürlüğü ise 26 Mart'ta yaptığı açıklamada, sosyal medya üzerinden kamuoyuna yansıyan şiddet görüntülerini "Bazı sosyal medya hesaplarından kasıtlı olarak gözaltına alınanlarla ilgili 'kötü muamele' yapıldığı paylaşımları yapılmaktadır. Bu aşağılık bir yalandır. Polisimize yapılan bu iftirayı atan ve yayanlarla ilgili olarak yasal işlemler başlatılmıştır" ifadeleriyle yalandı.
Ancak DW Türkçe'nin konuştuğu gözaltı süreçlerini takip eden avukat, milletvekili ve doktorlar polis şiddetini teyit ediyor.
İstanbul'daki eylemleri ve gözaltı süreçlerini takip eden CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Kolluğun önleme faaliyetini aşan, orantısız ve tamamen göstericilerden intikam alma hırsıyla kişiselleştirilmiş bir şiddeti kolektif biçimde kullanıyorlar" diyor.
Tanrıkulu, kişiselleştirmeden kastını şöyle açıklıyor:
"Bazı güvenlik görevlileri, kendi kişisel düşüncelerini ya da yaklaşımlarını, iktidarla olan bağlarını, kullandıkları kamu gücüne yansıtıyor. Dolayısıyla kamu gücünü ve şiddeti, siyasal amaçla kullanıyor."
Öte yandan sosyal medyada eylemler sırasında bekçilere polis yemeği giydirildiğine dair görüntüler de yer aldı.
"İktidarın dili polis şiddetine zemin hazırlıyor"
Tanrıkulu, polisin göstericilere yaklaşımının siyasal iktidarın tavrından bağımsız olmadığı görüşünde:
"Orada şekillenen siyasi hat, sonuçta sokakta, meydanlarda polise bu kadar aşırı şiddet ve kötü muamele, işkence olarak yansımasına neden oluyor. Siyasetin bu dili, yani AKP ve hükümetin kullandığı bu dil, onların kullandığı şiddeti kendilerine göre meşrulaştıran bir zemin hazırlıyor."
İçişleri Bakanlığı, gözaltılara dair açıklamalarında 'yasa dışı eylem ve gösteri' tanımlaması yapıyor. Gözaltına alınanlar İstanbul Vatan Emniyet Genel Müdürlüğüne getiriliyor. Dün de İstanbul Şişli'deki Cevahir AVM'den Maçka Parkı'na yapılması planlanan yürüyüş öncesi polisin maskelerini çıkarma ve dağılma çağrısına uymayan üçü avukat yaklaşık 100 kişi gözaltına alındı.
Sezgin Tanrıkulu, iki gün boyunca Vatan Emniyet'e getirenlerle bizzat temas ettiğini belirterek gözlemlerini ve belgeledikleri şiddeti şöyle aktarıyor:
"Amir ismini vermedi, ortadan kayboldu"
"Avukatlarla görüştüm, kendileriyle görüştüm. Çok belirgin bir biçimde bütün vücutlarında çok ağır travma izleri vardı. Morluklar, gözlerinde, değişik yerlerinde, ellerinde, bileklerinde, görünen yerlerinde her taraflarında vardı. Görünmeyen yerlerde de vardı. Bunları kayıt altına almaya çalışan, fotoğraf almaya çalışan avukatlara polis amirleri tarafından müdahale edilmeye çalışıldı."
Emniyet'te polisin avukatların şiddeti belgelemesini engellemesine karşı çıktığını ifade eden Tanrıkulu, yaşananları "Dedim ki sen buna müdahale edemezsin. Nasıl müdahale ediyorsun? Avukatlar görevini yapıyor. 'Yapamaz' dedi. 'Senin ismini ve kimliğini alabilir miyiz? Kimliğini söyler misin' diye sorduğumda söylemedi. O zaman fotoğrafını çekiyorum, dedim. Öyle deyince kayboldu ortadan bir daha da görmedim" sözleriyle aktarıyor.
Protesto hakkını kullanan göstericilere tacizi de içeren bir kaba dayağın olduğunu söyleyen Tanrıkulu, "Özellikle genç kadınlara cinsel tacize varacak, cinsel taciz olan ve olabilecek kaba dayak var. Sert tekmeyle bacak aralarına vurmayla ilgili benim duyduğum birkaç vaka var. Bunun dışında genç kızlara erkek polisler tarafından taciz vakaları da var."
Göstericilere müdahale görüntüleri ayrıca kolluk kuvvetlerin kask numaralarının olmadığını da gösterdi.
Sezgin Tanrıkulu, "Kaskın altında kim var onu bilemiyoruz. Çünkü ne isim var ne numara var" diyor ve ekliyor:
"Oysa polis şiddetinin ve kötü muamelenin önlenmesi noktasında Avrupa Birliği projeleri kapsamında bunlar zorunlu hale getirilmişti. Kimliklerinin belirlenmesi açısından. O uygulamadan da vazgeçildiğini görüyoruz."
"Polis şiddeti işkence boyutuna ulaştı"
Türk Tabipleri Birliği (TTB) İnsan Hakları Kolu'ndaninsan hakları savunucusu ve adli tıp profesörü Ümit Biçer de gösterilere yönelik müdahalelerin orantısız olduğunu ve polisin uyguladığı şiddetin işkence boyutuna ulaştığını ifade ediyor.
Biçer, "Gösterilere yönelik polis şiddeti, işkence ve insan hakları ihlalleri boyutuna ulaşmış durumda. Özellikle biber gazının yoğun kullanımı, maskeleri çıkarmaya zorlanan kişilere yönelik şiddet ve yere düşen göstericilere yönelik toplu saldırılar gözlemleniyor" diyor. Hem yaralıların hem de avukatların aktarımlarına dayanarak, gözaltı sürecinde işkencenin yaygın olarak uygulandığını vurgulayan Biçer, "İşkence artık yalnızca kapalı mekanlarda değil, sokaklarda da aleni bir şekilde uygulanıyor. Güvenlik güçleri, halkı sindirmek, korkutmak ve baskı altına almak amacıyla şiddeti daha görünür hale getiriyor. Ara sokaklarda yaşanan olaylar, ana caddelere kıyasla çok daha sert olabiliyor" diye ekliyor.
Gazetecilerin olayları görüntüleme çabalarının da engellendiğini, haber alma hakkını kullanmak istediklerinde şiddet gördüklerini ya da gözaltına alındıklarını ifade eden Biçer, bu durumun, halkın sağlıklı bilgiye ulaşmasını da ciddi şekilde engellediğine dikkat çekiyor.
"Tıbbi yardımdan kaçınan çok sayıda kişi var"
Prof. Dr. Ümit Biçer, gözaltına alınan kişilerin hukuki süreçlerinin usule uygun yürütülmediğini belirterek "Yasal olarak tutuklanmayı gerektirmeyen durumlarda bile gözaltına alınan kişilerin serbest bırakılmadığını gözlemliyoruz. Ayrıca, göstericiler yoğun biber gazı, tazyikli su ve fiziksel şiddete maruz kalıyor. Cop, kalkan, tekme ve bazen tanımlanamayan sert cisimlerle yaralanan kişilerin hastaneye başvurmakta tereddüt ettiğini görüyoruz. Çünkü gözaltına alınma korkusu nedeniyle tıbbi yardımdan kaçınan çok sayıda kişi var. Bu onlar açısından da bir sağlık sorunu doğuracak problemdir" diyor.
"İnsanların yaşamlarını tehdit eden bir durumda tutuklanacak endişesiyle hastaneye gitmelerini engelleyecek bir tutum içinde olmaması kritik" diyen Biçer, devlet hastanelerine başvurmaktan çekinenlerin özel hastanelere de başvurabileceğine işaret ediyor.
"Özel sağlık kurumlarına başvurabilirler"
"Karşı karşıya kalınan şiddet gerçekten korkutma, cezalandırma amacı ile gerçekleşiyorsa bu tür faaliyetler hukuken suç olarak nitelendirilen eylemlerdir. Bu suçlar ulaştığı boyut itibarıyla süre aşımına tabi değildir. Her zaman bu suçlarla ilgili olarak suç duyurusunda bulunabilirler. İnsanlar böyle bir endişe yaşıyorlarsa, resmi sağlık kurumlarının yanı sıra farklı sağlık kurumlarına başvurabilirler.
Biçer, sağlık çalışanlarının bu tür durumlarda yaralı göstericilere destek olması gerektiğini, hukuki süreç hakkında bilgilendirme yaparak başvuruların adli makamlara iletilmesini sağlaması gerektiğini de sözlerine ekliyor.
TTB ve insan hakları kuruluşlarının bu konuda çeşitli açıklamalar yaptığını belirten Biçer, "Sağlık değerlendirmelerinin nasıl yapılması gerektiği, çocuklar söz konusu olduğunda değerlendirmenin hangi esaslara göre yapılacağı açıklandı. En temel rehber ise Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen İstanbul Protokolü'dür. Bu protokol, işkence iddialarında muayenenin nasıl yapılması gerektiğine dair uluslararası standartları belirler" ifadelerini kullanıyor.