Erdoğan'a iktidarın sınırları hatırlatıldı
6 Haziran 2008Anayasa Mahkemesi'nin kararı, ordu ve Kemalist elitlerde memnuniyetle karşılandı. İktidardaki İslamcılar ve türban değişikliğinde onlara destek veren aşırı sağcılar ise karara sert tepki gösteriyor. Bu tepkiler ışığında Anayasa Mahkemesi'nin kararının “yerinde bir karar” olduğu tespitini yapmak gerekiyor. Yeni bir Anayasa olmadığı sürece mahkeme farklı bir karar alamaz. Anayasa'nın ilk üç maddesi, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün reformları kapsamında hayata geçirilen laikliği düzenliyor ve dördüncü madde bu hükümlerin değiştirilemeyeceğini ifade ediyor.
Karar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı köşeye sıkıştırdı. Geçen yılarda elde ettiği seçim zaferleri, Erdoğan’ın, Türkiye'yi kendi düşünceleri doğrultusunda değiştirebileceği şeklinde yorumlanmıştı. Yaklaşık bir yıl önce, toplam 42 milyon seçmenin 16 milyon 500 bini, farklı nedenlerden AKP'ye oy vermişti. Ancak bu oylar, muhafazakâr dindarların, Türkiye'yi dini kurallarla yönetilen bir devlete dönüştürmeleri için verilmiş bir açık çek değildi.
Son yıllarda Türkiye’de, parlamenter demokrasi yerine, İslami esasların yönlendirdiği bir sistemin inşasına dönük çabalar olduğunun birçok işareti var. Şayet batılı bir demokrasi kötüye kullanılır, kendi araçlarıyla zayıflatılarak, bir gün tamamen tasfiye edilmeye çalışılırsa demokratik kurumların buna karşı koyma hakları olur. Anayasa Mahkemesi ve muhalefet partileri bu haklarını kullanmışlardır. Yüksek Mahkeme de aldığı kararla Başbakan Erdoğan’a iktidarın sınırlarını ve demokrasi ilkelerini bir kez daha hatırlatmıştır.
Başörtüsü yasağı, okullarda, kamu kurumlarında, bakanlıklarda ve parlamentoda çalışanlar açısından geçerli. Almanya'da da aynı uygulama var. Üniversitelerin de bu kapsam altına alınması, mezun olan türbanlıların iş arayacakları dikkate alındığında, doğrudur.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı bir diğer açıdan da kritik önem taşıyor. Kararın AKP'nin kapatılması davasıyla ilgili önemli bir sinyal olarak değerlendiriliyor. Anayasa Mahkemesi türban kararıyla, bölünmüş Türk toplumunun daha derin iç siyasi tartışmalar ve kutuplaşmalara sürüklenmesi tehlikesini arttırdı. Ordu; Türk siyasal sisteminde, etkin güç olarak yer almayı sürdürüyor ve gerektiğinde tankları, seçim yoluyla iktidara gelenler üzerine sürmekten çekinmeyecektir. Türk Ordusu son elli yılda bunu bir kaç kez yaptı. Türkiye'de istikrarın korunmasına yönelik kaygılar bu nedenle hiç de haksız değil.