CHP olağanüstü kurultayı: Nasıl sonuçları oldu?
7 Nisan 2025CHP'de Özgür Özel'in yeniden genel başkan seçildiği olağanüstü kurultayın ardından iktidar ile muhalefet arasında "cuntacılık" tartışmaları alevlenirken, kurultaydan daha da güç kazanarak çıkan Özel'in toplumsal muhalefeti devam ettirmesi bekleniyor.
19 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasıyla başlayan süreçte bir önceki kurultay nedeniyle partiye kayyum atacağına dair risk gören CHP yönetimi olağanüstü kurultay kararı almıştı.
Ankara'da Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde dün gerçekleşen 21'inci Olağanüstü Kurultay'da Özgür Özel yeniden genel başkan seçilirken, partinin yeni yönetimi de belli oldu.
Kurultayda 60 kişilik Parti Meclisi (PM) ile 15 kişilik Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) üyeleri belirlenirken, PM'nin 8 üyesi Bilim Kültür Sanat Platformu (BKSP) listesinden seçildi.
Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı ve görevden alınan İBB Başkanı İmamoğlu, kurultay nedeniyle yayımladığı tebrik mesajında "Partimiz zorlu yolculuğa çok daha güçlü giriyor. Yeni Türkiye'nin inşası için özveriyle, kararlılıkla mücadeleye devam edeceğiz. Yolumuz açık olsun" ifadelerini kullandı.
Kurultay neden önemliydi?
Peki geçtiğimiz haftalarda kayyum tehlikesi ile karşı karşıya kalan CHP'nin olağanüstü kurultayının sonuçları ne anlama geliyor ve İmamoğlu'nun dediği gibi parti kurultaydan daha güçlü mü çıktı?
Siyaset Bilimci Tanju Tosun, Özgür Özel'in toplam delegelerin yüzde 88'inin, oy kullananların da yüzde 92'sinin oyunu aldığına dikkat çekiyor ve bu sonucu "Saraçhane ruhunun kurultaya yansıması" olarak okuyor. Tosun sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Saraçhane'de bir toplumsal muhalefet açığa çıkmıştır ve bu toplumsal muhalefet özellikle CHP'nin kurultay delegelerine bir mesaj verdi. O mesaj nedir? Türkiye'nin içinde bulunduğu durumdan çıkış yolu bir şekilde CHP ile mümkün, CHP'nin birlik içinde iktidara yürümesi gerekir. İktidara yürümenin yolu da güçlü bir genel başkanlık, parçalanmamış bir CHP ile mümkündür."
Özgür Özel, bin 276 delegenin oy kullandığı seçimde bin 171 oy alarak yeniden genel başkan seçildi.
Siyaset Bilimci Barış Övgün, Cumhuriyet Halk Partisi'ne ve muhalefetin bütününe dönük olarak iktidarın uzun zamandır yöneltmiş olduğu bir baskı politikasının sonucu olarak bu kurultayın ortaya çıktığını hatırlatıyor ve bu nedenle dünkü kurultayı nitelendirmeyi "olağanüstü değil, olağan dışı" olarak yapmayı tercih ediyor. Övgün bunu şöyle açıklıyor:
"Olağan dışı diyorum. Çünkü kurultaylar ya olağan ya da parti içi nedenlerle, mesela genel başkana güven azalmış olduğu için olağanüstü olur. Ama bu tamamen CHP dışından gerçekleşen bir nedenle yapılan kurultay. O yüzden olağan dışı demek durumu daha iyi özetliyor."
Övgün, iktidarın CHP'yi ekonomik ve toplumsal anlamda bir boğma stratejisi uygulamakta olduğunu söyleyerek, kurultayın önemini şöyle görüyor:
"Ben bu kurultayı CHP tarihinin en önemli kurultayı olarak görüyorum. Daha önce de çok kritik zamanlarda kurultaylar oldu ama onlar partinin kendi dinamiklerinden kaynaklıydı. Bu kurultay Türkiye siyaset tarihi açısından da çok önemli. Çünkü CHP'ye kayyum tehlikesi daha önce darbe dönemlerinde bile konuşulmamış bir şey."
Kayyum tehlikesi geçti mi?
Peki kayyum tehlikesi tamamen atlatıldı mı?
Bu sorunun yanıtı siyaset bilimcilere göre normalde "evet" olmalı. Ancak çoğu kararın siyasi olarak alındığına dikkati çeken siyaset bilimciler, bu konuda net konuşmanın zor olduğunu belirtiyor.
Övgün, hukuki olarak kayyum riskinin normal şartlar altında ortadan kalkmış olduğunu söyleyerek bunu şöyle açıklıyor:
"Önceki kurultayda Özel ile Kılıçdaroğlu'na oy veren delegeler arasındaki farkın azlığının ortaya çıkarttığı dedikodular vardı ve parti içinden belli isimler de buna sebebiyet verdi. Aynı zamanda İstanbul kurultayı ve oradan gelen delegelerle sürecin değiştiği de iddia ediliyordu. Şimdi bu tamamen ortadan kalktı. CHP tarihinde Atatürk ve İnönü dönemleri dışında ilk kez bir kurultayda bir lider geçerli oyların tamamını aldı."
Tosun da İstanbul delegelerinden yine benzer bir oy oranının hatta daha yükseğinin çıkmasının önemli olduğunu söylerken, dönemin anormal şartlarına ise şöyle işaret ediyor:
"Siyasal iktidarın gerek siyasal muhalefete gerekse toplumsal muhalefete bakışı ve onları köşeye sıkıştırma stratejisi dikkate alındığında Türkiye'de siyasi partiler rejiminin demokratik süreç içinde özellikle muhalefet açısından işlemediğini görüyoruz. Kayyum olur mu olmaz mı tartışmasına net bir yanıt vermek mümkün değil. Ama bu noktadan sonra böyle bir olasılık gerçekleşir ise bunu Türkiye'de siyasal parti rejiminin çöküşü olarak okumak gerekir."
Kılıçdaroğlu ekibi tasfiye oldu
Kurultayın en önemli sonuçlarından birisi Özgür Özel'in 52 kişilik anahtar listesinin tamamının yönetime seçilmesi oldu.
Kurultayda Özel'in anahtar listesinin yanı sıra eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na yakın isimlerden Oğuz Kaan Salıcı'nın hazırladığı "Denge ve dayanışma listesi" ile Elazığ Milletvekili Gürsel Erol'un hazırladığı "Ortak akıl, ortak vicdan" adlı listeler de yarışa girmişti.
Özel'in anahtar listesi tam kadro PM'ye girmeyi başarırken, Kılıçdaroğlu'na yakın isimlerin ise bunu başaramadığı görüldü. 2023 Kasım'ındaki kurultayda Özel genel başkanlığa seçilirken, yine Salıcı'nın hazırladığı listeden dokuz isim Özel'in listesini delerek PM'ye girmeyi başarmıştı. Ancak bu sefer Kılıçdaroğlu'na yakın hiçbir isim PM'ye girmeyi başaramadı.
Öte yandan Özel'in kendi listesinde Engin Özkoç gibi Kılıçdaroğlu'na yakın bazı isimlere yer verdiği de gözlendi.
Siyaset Bilimci Övgün, geçersiz 105 oyun daha çok milletvekili sandıklarından geldiğinin görüldüğünü söyleyerek, bunun parti içerisinde belli bir oranda hâlâ muhalif kesim bulunduğunu ancak bu isimlerin sayısının çok azalmış olduğunu belirtiyor.
Sonuçların daha önce Kılıçdaroğlu'nun etrafında bulunan delegelerin de artık aynı noktada bulunmadığını gösterdiğini söyleyen Övgün, Kılıçdaroğlu'nun bundan sonra yavaş yavaş kendisini muhalif görüntüden ziyade bir onursal başkan ya da ağabey pozisyonuna geçirmeye çalışacağını tahmin ediyor.
Kurultay oylamasının parti içerisindeki muhalefetin özellikle bu dönemde Özel'in genel parti dışı politikasına destek verdiğini gösterdiğini söyleyen Övgün, "Delegeler parti içerisindeki kısır tartışmalara hapsolmak istemiyor. Çünkü kendilerini ne kadar parti içi kısır tartışmalara sokarsa dışarıda küçüldüğünü artık delegeler de gördü. Bence gençlerin sokaktaki eylemlilik hareketleri de bu farkındalığı artırdı" diyor.
"Cunta" tartışması
Kurultayın akıllarda kalan bir başka sonucu ise Özel'in yaptığı konuşmada kullandığı "cunta" ifadesi ve bunun iktidarda yarattığı tepki oldu.
Özel, kurultay salonunun yanında düzenlenen "Millet iradesine sahip çıkıyor" mitinginde İmamoğlu'nun tutuklanmasından ABD Başkanı Donald Trump'ın da haberi olduğunu iddia ederek şöyle konuştu:
"Erdoğan'a sesleniyorum, milletten oy alıp seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a değil, darbeye kalkışan cunta başkanı Erdoğan'a sesleniyorum. Çık ve kendinden sonraki cumhurbaşkanına, rakibine yapmaya çalıştığın darbeyi, Amerika'nın icazetini alıp almadığını, gözümüzün içine baka baka söyle. Cunta başı, seni yapılacak ilk seçimde ne Amerika kurtarır ne Trump kurtarır."
Övgün, CHP liderinin parti içine yumuşak ve kırgınlıkları bertaraf edici, parti dışına ise sert bir konuşma yaptığını belirterek, şunları belirtiyor:
"CHP'ye karşı eskiden beri yürütülen en önemli algılardan biri cuntacılık. Ama şimdi Özel'in 'asıl cuntacı sizsiniz' demesi iktidarın bir anlamda şifrelerini bozdu. Yıllarca kendi kullandıkları terminoloji bu sefer kendilerine karşı kullanıldı. Muhtemelen önümüzdeki dönemde Özel'e dönük yeni fezlekeleri konuşabiliriz. Tüm bakanların açıklama yapması nasırlarına basıldığını gösteriyor."
Özel'in bu açıklamalarına kabine üyelerinden ve pek çok üst düzey AKP'li isimden sert tepki geldi. Bu da siyasi tansiyonun düşmeden devam edeceği yorumlarına neden oldu.
Tanju Tosun iktidarın neden bu ölçüde rahatsız olduğunu şu sözlerle anlatıyor:
"AKP'nin gelmiş olduğu dar anlamda sağ muhafazakâr, geniş anlamda sağ geleneğin siyaset jargonunu, özellikle toplumsal desteğini askeri darbelerle, cuntalarla mücadele üstünden alıyor. Bu çok önemli bir referanstır sağ gelenek için. Şimdi sosyal demokrat bir partinin sağ bir partiyi böyle bir jargon kullanarak suçlaması, o partinin tarihsel referansları açısından da bir tehlike oluşturuyor onlara göre."