Almanya'nın sığınmacıları geri gönderme planına engel
8 Ağustos 2025Alman ve Avrupa Birliği'nin (AB)iltica düzenlemelerinde "güvenli üçüncü ülkeler", devlet kaynaklı baskılardan korunmanın garanti altında olduğu ülkeler olarak tanımlanıyor.
Ancak bu tanımın doğruluğu konusunda uzun süredir tartışmalar yaşanıyor. Göç politikalarının giderek daha kısıtlayıcı hale geldiği bir dönemde bu konudaki hukuki ihtilaflar daha da öne çıkıyor.
Bu bağlamda Avrupa Adalet Divanı'nın Ağustos başında (1 Ağustos 2025) verdiği karar kritik bir öneme sahip.
Lüksemburg'daki mahkeme, AB üyesi ülkelerin sığınmacıların geldiği ülkelerin güvenli olup olmadığını değerlendirebileceğine dikkat çekmiş ancak "güvenli kaynak ülke" tanımının yalnızca belirli koşullar altında geçerli olabileceğine hükmetmişti.
Karara göre, bir ülkenin güvenli sayılabilmesi için tüm nüfusunun siyasi, etnik, dini ya da cinsel yönelime dayalı zulüm ve ayrımcılıktan korunması gerekiyor. Ayrıca, bu değerlendirmeye dayanak oluşturan tüm kaynakların şeffaf biçimde açıklanması da zorunlu.
İtalya’daki "Arnavutluk Modeli" davası neydi?
Söz konusu karar,İtalya'nın iki Bangladeşli sığınmacının başvurusunu reddetmesi ve ardından Arnavutluk'taki bir kampa göndermesiyle ilgili bir davada verildi. İtalya, bu kişiler için hızlı bir yargılama süreci yürütmek üzere Arnavutluk'ta iki göçmen kampı kurmuştu. Bu uygulama, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin prestij projelerinden biri olarak lanse edilen"Arnavutluk Modeli" kapsamında hayata geçirilmişti.
Ancak Avrupa Adalet Divanı, bu tür hızlı işlemlerin yalnızca başvurucuların gerçekten güvenli bir ülkeden geldikleri durumda geçerli olabileceğine hükmetti. Mahkeme ayrıca bu kişilerin AB dışındaki bir ülkeden doğrudan kendi ülkelerine geri gönderilmesinin koşullarını da sıkılaştırdı.
Kararın ardından İtalya hükümeti tepkisini gizlemedi; "Siyasi alana yargı karışıyor" eleştirisi yaptı. Muhalefetteki sol partiler ise bu kararın "Arnavutluk Modeli'nin başarısızlığına resmî bir onay mührü" olduğunu savundu ve projenin İtalyan vergi mükelleflerine "1 milyar euroya mal olduğunu" öne sürdü.
Almanya'nın listeyi genişletme planları
Almanya'nın da kendi güvenli üçüncü ülkeler listesi bulunuyor. Bu ülkeler siyasi tartışmalarda zaman zaman "güvenli kaynak ülkeler" olarak da adlandırılıyor. Her iki terim aynı anlamı taşıyor. Bu ülkelerden gelenlerin sığınma hakkı elde etme şansı oldukça düşük. Mevcut listede, AB dışındaki sekiz Avrupa ülkesi ile Afrika'daki iki ülke yer alıyor.
Alman hükümeti bu listeyi şimdi genişletmeyi hedefliyor. Cezayir, Hindistan, Fas ve Tunus'un da listeye eklenmesi gündemde.
Hükümet, "Yeni güvenli kaynak ülkelerin belirlenmesine dair değerlendirmelerimiz sürüyor. Özellikle beş yıldır sığınma başvurularında kabul oranı yüzde 5'in altında olan ülkeler bu kategoriye alınabilir" açıklaması yaptı.
Ancak Adalet Divanı'nın kararı sonrası bu ülkelerin listeye eklenmesi artık hukuki riskler taşıyor. İçişleri Bakanlığı, kararın dikkatle inceleneceğini belirtti.
Ayrıca, hükümet süreci tamamen reforme etmek istiyor: Gelecekte güvenli üçüncü ülkeler yalnızca yönetmelik yoluyla belirlenecek. Bu durumda Federal Meclis (Bundestag) ve Eyaletler Meclisi (Bundesrat) sürece dahil olmayacak.
İçişleri Bakanı Dobrindt: “Yasa dışı göç sınırlandırılmalı”
Yaz tatili sonrası oylanması planlanan yasa tasarısının ilk görüşmesi Temmuz ayında yapıldı. İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt, bu görüşmede sınır dışı işlemlerinin yavaş ilerlemesini eleştirdi:
"Amacımız, yasa dışı göçün etkin biçimde sınırlandırılmasının önündeki engelleri kaldırmak."
Dobrindt'e göre, mevcut sistemde sınır dışı edilecek kişilere otomatik olarak sağlanan hukuki destek süreci geciktiriyor. Bu uygulamanın kaldırılmasıyla birlikte, güvenli ülkeler listesinde yer alan ülkelere hızlı iade mümkün hale gelecek.
AB içinde ortak geri gönderme merkezleri gündemde
Avrupa Birliği ülkeleri, reddedilen sığınmacıların iadesi için ortak merkezler kurmayı tartışıyor. Bu konu, yine Temmuz ayında yapılan Kopenhag'daki AB içişleri bakanları toplantısında gündeme geldi.
Dobrindt, bu yaklaşımı destekliyor. Ona göre, bireysel ülkeler için üçüncü ülkelerle anlaşmalar yapmak zor olabilir; dolayısıyla birkaç AB ülkesinin birlikte hareket etmesi daha mantıklı. "Almanya'nın bu sürecin dışında kalmasını istemem" diyen Bakan Dobrindt, reformların açık bir mesaj taşımasını hedefliyor:
"Güvenli bir menşe ülkeden gelen kişi yola çıkmasın. Kalmasına izin verilmeyen biri, gelmeye hiç kalkmasın."
Muhalefet: Hükümet rotayı değiştirmeli
Adalet Divanı kararının ardından Almanya'daki Yeşiller Partisi Milletvekili Filiz Polat, hükümetin göç politikalarını gözden geçirmesi gerektiğini söyledi:
"Bu karar, Avrupa'da insan hakları ve bireysel sığınma hakkı açısından önemli bir başarıdır."
Polat, Federal Meclis ve Eyaletler Meclisi'nin denetimi olmadan yönetmelikle ülke sınıflandırmasının yapılamayacağını savundu.
Sol Parti: Gürcistan ve Moldova listeden çıkarılmalı
Sol Parti'den Clara Bünger ise mevcut listenin köklü şekilde gözden geçirilmesini isteyerek "Gürcistan ve Moldova derhal bu listeden çıkarılmalı" dedi.
Berlin İdare Mahkemesi'nin Mart 2025 tarihli kararına atıf yapan Bünger, Gürcistan'ın Avrupa hukukuna uygun biçimde güvenli ülke ilan edilip edilmediğinin belirsiz olduğunu söyledi. Gerekçe olarak Abhazya ve Güney Osetya'daki insan hakları ihlalleri gösterildi.
Moldova için de benzer bir durum geçerli: Transdinyester bölgesi, Rus yanlısı ayrılıkçılar tarafından kontrol ediliyor ve Çekya yalnızca ülkenin bazı bölgelerini güvenli kabul ediyor.
"Bu karar, hükümetin planlarına red yanıtıdır"
Bünger, Avrupa Adalet Divanı kararının Almanya'da listeye yeni ülkeler ekleme planlarını da etkileyebileceğini belirtti:
"Bu karar, hükümetin Tunus ve Cezayir gibi ülkeleri güvenli ilan etme planlarına açık bir yanıttır."
Her iki ülkede de eşcinsel ilişkiler, yasa ile cezalandırılıyor. Bu durum, AB Adalet Divanı'nın kararında vurgulanan temel bir ilkeyle çelişiyor: Ülkedeki tüm bireylerin güvenliğinin garanti altında olması.