AB'de ortak göç rotası
8 Temmuz 2008“Avrupalı vatandaşlar konu göç politikaları olduğunda, klişeleşmiş cümleler kurmayan, Avrupa değerleri ve sınırların muhafazasına vurgu yapmadan ya da Federal İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble'nin değimiyle Avrupa'yı bir “sığınak” olarak değerlendirmeyen ilk politikacıya bir ödül vermeli. İkinci ödülse politikacılara yönelik beklentilerimize benzer beklentileri kendi adına yerine getiren yardım organizasyonlarına verilmeli. Yani göçmen ve mülteci organizasyonları da göç ve ilticayla ilgili sorunlara çözüm ararken, kesin ve anlaşılır cümleler kurmalı. Birtakım siyasi kaygılarla hareket etmemeli.
AB aktif bir göç politikası benimsemeli
Avrupa ve göçmenler konusunda somut gerçekler var. Birincisi, Avrupa'nın ekonomisinin işlerliğini koruyabilmesi için göçmenlere ihtiyacı var. İkincisiyse, şayet Avrupa, hangi göçmene ihtiyacı olduğunu ve kimi kabul edeceğini kendisi belirlemek istiyorsa, o takdirde aktif bir göç politikası benimsemek ve uygulamak zorunda. Yani AB, kimin hangi şartlar altında nereye yerleşebileceğini belirleyen somut kurallar koymalı. AB'nin 27 üyesi de birbirinden farklı ve bu yüzden de her üye kendi ihtiyacı doğrultusunda ne sayıda göçmen kabule edebileceğine kendisi karar vermeli. Ancak kurallar AB'nce o kadar kesin ve net bir şekilde tanımlanmalı ki, Avrupa'da yeni bir gelecek beklentisi içinde olan her Afrikalı, Asyalı ya da Güney Amerikalı tarafından anlaşılabilmeli. Çünkü o zaman kendi ülkelerindeki konsolosluklara başvurduklarında Avrupa'ya göç etme umutlarının ne düzeyde gerçekleşebileceğini kestirebilecekler ve insan kaçakçılarına başvurmayacaklardır.
AB daha 'insancıl' olmalı
Üçüncü unsursa, Avrupa, insancıl geleneğinden gelen bir anlayışla tüm dünyada insan haklarının korunması konusunda mücadele veriyor. Ancak bu anlayış, kendi ülkelerinden siyasi, dini, kökeni yüzünden kaçarak Avrupa'ya sığınan göçmenler için de geçerli olmalı. “Mülteci” sıfatı bir saygınlık tanımlaması olmalı, azarlayan, aşağılayan bir tabir değil.
Herkese görev düşüyor
Tüm bunlar ancak yasadışı göçün istikrarlı bir şekilde sınırlandırılmasıyla başarılabilir. Bu konuda yaşanan sıkıntılar sadece tüm sorumluluğu kaçak göçmenlere yıkıp, kızmayla hallolmaz. Çünkü birçok iş kolu ucuza çalışan, işveren karşısında hiçbir hak talep edemeyen bu göçmenler sayesinde ayakta duruyor. Fransa'da restoran mutfaklarında çalışan ya da Almanların marketlerden aldığı çilekleri, İspanya'daki tarlalardan toplayanların çoğu kaçak göçmen.
"AB'de duvarcılar iş başında"
AB sınır güvenliği, yasadışı göçle mücadeleyi ve kaçak yollarla Avrupa'ya gelmiş göçmenleri sınır dışı etmeyi içeriyor. Ancak bu Avrupa'nın kendini soyutlaması anlamına da geliyor. Avrupa'nın yasa dışı göç dalgasını kontrol altına alacak yüksek duvarlara ihtiyacı var. Ancak bu duvarlarda geçiş kapıları da olmalı. Bu kapıların gerekliliği, gündemdeki AB ‘göç paktı'nda da yer alıyor. Ancak sorun, şu sıralar kapıları çizen mimarlardan ziyade, duvarcıların iş başında olması.”